“Yine yakmış yâr mektubun
ucunu,
'Askerlikte sevda çekmek zor' diyor.
Yükleyip postanın
bana suçunu,
'Hatırımı teller ile sor' diyor.”
Uzakları yakın eden teknoloji,
görünmeyeni görünür, duyulmayanı duyulur yapıyor, güzel...
Ancak bu kadar teknolojinin nimetlerinden faydalanırken insanoğlunun
zekası sadece iyilik adına çalışmıyor. Bu konudaki en önemli
aktör ise artık bir an olsun yanımızdan ayırmadığımız
'akıllı telefonlar'. “Cebimizde bir dünya taşıyormuşuz meğer”
diyerek yeni aydınlanma yaşayan kişi boyutuna indirgemek istemem
söyleyeceklerimi ama şunu belirtmeden geçmeyi de zul sayarım
doğrusu: Bu telefonların aklı hep 'kötüye' çalışıyor ya da
'kötüye çağrı' yapıyor. Oyuncakçı dükkanındaki çocuk
misali gördüğünüz her şeyi almak isteği uyandırıyorlar
sizde.
Kabalmysteriet
Hep görünenin ardındakini merak
ederek biraz daha fazlasının peşinde koşturuyorsunuz. Aslında
Jostein Gaarder 'İskambil Kağıtlarının Esrarı' kitabında
(Kabalmysteriet) kazananı açıklar: “Sadece joker görünenin
ardındakini görür.” Herkes joker olmaya hevesliymiş anlaşılan.
Ama zor bir şeydir o. Bir anlamda 'gazoz ağacı' da diyebiliriz...
'Görünenin ardını görme' merakını
gideren teknoloji sonsuz nimetler sundu. Misal önceleri 'ICQ' adında
bir mesajlaşma programı vardı, daha sonra yerini MSN Messenger'a
bıraktı, şimdi o da başkasına bırakmıştır herhalde, adını
duymaz olduk çünkü. İkisinde de 'invisible' yani görünmezlik
özelliği bulunuyordu. Buna göre, siz görünmez olup program açık
şekilde rahatsız edilmeden işinize devam edebiliyordunuz. Kimse
sizi göremiyor ancak siz -isterseniz- o an 'görünür olanı'
görebiliyordunuz. Bunun asıl kullanım nedeni farklı olsa da ikili
ilişkilere 'sevgilim / karım / kocam / sevdiğim kız / hoşlandığım
adam ne yapıyor, dur bakalım' şeklinde tezahür ediyordu. Bir süre
sonra da anlaşıldı ki aslında herkes 'görünmez' durumda ama
aynı şekilde niyeti görünmemek değil başkasını görürken
görünmemek!
Futbolda da var böylesi...
Bu biraz futboldaki şikeyi anımsatıyor. “Hadi ordan” demeyin dinleyin. Uzakdoğu'daki futbol liglerinin şike yapma oranını inceleyen ekipler bir süre sonla Çin liginde tüm takımların hesaplarında bir 'gider kalemi'ne denk geliyorlar. İstisnasız şekilde her takım bir yerlere para göndermiş. Bunun araştırması yapıldıktan sonra gerçek de ortaya çıkıyor. Bu paralar 'şike ve teşvik' için gönderiliyor. Nedeni ise çok basit: “Ya diğer takımlar da para göndermişlerse?”
Görünmezlik zırhını teknolojiyle
eline geçiren insanoğlu bu iktidarının getirisi olarak eşine
dostuna hükmetmeye başlıyor. Mesela deyim yerindeyse görünür
haldeyken bir kişinin yatakodasına uyurken giremeyeceğini bilen
kişi görünmez olduğunda ilk yatakodasına giriyor! 'Kişi
kendinden bilir işi' ya da 'paranoyaklık' diyebilir miyiz bu duruma
acaba?
Whatsapp! 'Ne ayak'sın koçum?
Bu tarzın son temsilcilerinden birisi
olan whatsapp konusuna geleyim ben. Önce bütün bunlara neden
değindiğimi de açıklamam gerekir ki 'Nerden çıktı whatsapp
şimdi' sorularını yanıtlamış olayım. Son dönemde hangi
arkadaş grubuyla biraraya gelsem -çok arkadaşım var benim (!)-
konu bir yerde 'kişi hak ve özgürlükleri'ne geliyor. Bunun temel
ihlalcisi olarak da whatsapp'taki 'last seen' etiketi ortaya
atılıyor. Fikir beyan edenler de deyim yerindeyse çemkiriyorlar bu
özelliğe. Son olarak da buradan çıkan bir kavganın evlilik
yolunda ilerleyen tanıdığım bir çiftin ayrılmasına yol
açtığını öğrendim ve bardağın taştığını anladım. Ve
siz değerli okuyucularımı bu konudaki ahkamımdan yoksun
bırakmamın, toplumsal huzurun eksik kalmasına neden olacağını
düşünerek yazmaya karar verdim.
Özgürlük
'Last seen on xx:xx' şeklinde bir
ifadeyi her kullanıcısı için not tutan whatsapp uyuglamasının
bu özelliğini kaldırmanın yolunu önceki gün 'test amaçlı'
olarat twitter üzerinden paylaştım. Görünmezlik zırhını
sırtına geçirebilecekti söylediklerimi yapanlar. Yalan yoktu
zaten, o öyle kalkıyordu -burada bir not, ilk açıklayan ben
değilim, aylardır açık olan bir özellik o, yeni görenler
olabilir-. Bunu uygulayanlar oldu . Ama açıklamasını geç
yaptığım bir şey vardı: Görünmez olmayı sağlıyorsunuz ama
görünmez olduğunuz gibi göremiyorsunuz da... Yani görünmez
olmanız size özgürce başkasını gözetleme hakkını vermiyordu.
Masum değiliz hiçbirimiz
Bunun üzerine tepkiler geldi. “Neden
görünmez olduğumuzda başkasını göremediğimizi söylemiyorsun”
minvalinde söylemleri samimiyetim olan kişiler küfür boyutunda
dile getirdiler.
Sosyolojik çıkarımlar yapacak
birikimim / bilgim yok. Ancak insanların sandığımız kadar iyi /
kötü olmadıkları da ortada. İktidar insanı kötü yapıyor bir
yerde. Bu fırsatı 'iktidar' sahibine vermeyen whatsapp
mühendislerine bir teşekkür de etmeliyiz bence. Böyle bir düzende
'eşitlik' hissini verip kişinin hak ve özgürlüklerini
korudukları için.
Zaten bu programdaki 'last seen'
özelliği hasebiyle çıkan tartışmalar ve arızaları da anlamış
değilim. Bu kadar kontrolcü bir yapının uzun süre yaşaması
zaten mümkün değil. 'Akıllı telefonlar'ın aklına uyan
insanların huzursuz ve şüpheci bir şekilde hayatlarını
sürdürdüklerini söylemekte ise bir beis görmüyorum. Burada bu
satırların yazarı olarak kendimi bu hareketleri yapmayan birisi
olarak gösterirsem kandırmış olurum sizleri. Dostlarım, inanın
benim de hatalarım oluyor. Mükemmel değilim, gerçekten! (Buraya
gülücük gelecek).
Münir Nurettin vs. Demet Akalın
Bir arkadaşım cep telefonu
kullanmayan ve farklı şehirlerde yaşayan bir evli çiftten
bahsetmişti de bu çağda nasıl olur diye düşünmüştüm. Ama
eski etkileşimin yanında bugünün oburluğu hakikatten çok
sevimsiz. Nerede 'yine yakmış yar mektubun ucunu'daki tavır,
nerede 'meşgulsn sanırm bn yatıyrm ii eglncelr sana' tavrı...
Münir Nurettin Selçuk'tan, Demet Akalın'a geçiş de diyebiliriz
pekala...
Ezcümle, insanların özel hayatlarına müdahale hakkı hiçbir koşulda yapabileceğimiz bir şey değil. Bu kişi, hayatta 'sizin' olabilecek en önemli varlık olan çocuğunuz olsa bile.
İyiden iyiye Bridget Jones'un günlüğü tadını
yakaladığım bu yazıyı 'akıllı telefonlar'ın aklına uymayın, "Huzur 3310'da" diyerek nihayetlendireyim.
Cake-Never There de günün şarkısı olsun.
* Başlıktaki şarkı da bu.
Cake-Never There de günün şarkısı olsun.
* Başlıktaki şarkı da bu.
1 comment:
Ne güzel dillendirmişsin. Eyvallah
Post a Comment