Saturday 20 June 2009

Yüreğimizi Yakanlar

**DİKKAT BU YAZI SPOİLER İÇERİR**

Hepimiz film izleriz. Evimizde ya da özellikle sinemaya giderek.. İzlediğimiz filmlerde hayattan, hayatımızdan bişeyler ararız; ne kadar doğaüstü olursa olsun.. Bu dolayda, tatmin olursak, hoşumuza giderse, aradığımızı bulmuşuz demektir.. Bunu sağlayan bir çok unsur var ama gerçekçi olması en önemlisi. Yani samimi olması.. Yani inandırıcı olması.. Yani bunun için uğraşması, bize kendinden bişeyler vermesi, özveride bulunması.. Film özveride mi bulunur? Evet gayet emekçidir bazen film.. Bize kendisini beğendirmek için en önemli şeyinden, kahramanından vazgeçer.. Kahraman derken herzaman birilerini kurtarması gerekmez. Öldüğü ana kadar gönlümüzü fethetmesi yeter.. İşte o zatın ölümü gerçekleşirken, biraz daha inanırız filme, ne kadar üzülsek de..

Benim izlediğim filmlerden aklımda kalan merhum kahramanlar:

- Achilles - Troy
- Maximus - Gladiator
- Sadık - Babam ve Oğlum
- Baran - Eşkiya
- Pete Dunham - Green Street Hooligans
- Maggie Fitzgerald - Million Dollar Baby
- V - V For Vendetta
- Ben Thomas - Seven pounds
- Dr. Malcolm Crowe - The Sixth Sense
- Neo - The Matrix Revolutions
- Boromir - The Lord Of The Rings: Fellowship Of The Rings
- William Wallace - Braveheart
- Ben Randall - The Guardian

Liste uzar gider tabi. Bu abi ablalardan bazılarına cenaze töreni bile yapılamadı.. Ama yüreğimizi burktular giderken ve aslında çok memnun olduk onları tanıdığımıza. Aslında ölmedi tabi onlar. Yani gerçek olmadıkları için değil, bilakis onları canlandıran aktörlerden daha gerçekler ve yüreğimizde yaşıyorlar..

Thursday 18 June 2009

Bu aşkın katili sensin



Konfederasyon kupasını izlemiyorsam, içimdeki futbol aşkı azaldıysa, suçlusu bu alettir.Aletin adı vuvuzela, çıkardığı ses sivrisinek vızıltısı değil uğultusu. 2010 Dünya Kupası'nda eğer bu alet statlarda olursa Dünya Kupası benim için biter bir daha da Dünya Kupası izlemem!

Monday 15 June 2009

Helal et hakkını

Aşağıdaki alıntı, Hakkı Yeten, Süleyman Seba gibi değerlere sahip bir camiayı yöneten yönetim kurulunun kaleminden çıkan bildirinin son 3 paragrafıdır.

"... Mehmet Topuz'un anne ve babası Antalya'da yaptıkları basın toplantısında, oğullarının artık sevdikleri takım Beşiktaş'ta olduğunu ve futbol hayatını burada sürdüreceğini, Beşiktaş'ta oynamaması halinde haklarını helal etmeyeceklerini açıklamışlardı. Evlatlarıdır... Bu işten ekmek yiyeceklerdir, onlar da haklarını helal etsinler.

Biz BJK olarak Mehmet Topuz'a eğer var ise tüm haklarımızı helal ediyoruz...

- Kendi ifadesiyle- gönlünde ve kalbinde Beşiktaş var iken, şu anda sırtında başka bir takımın forması olan Mehmet Topuz'a, futbol yaşantısında başarılar diler, Türk Futbolu'na faydalı olmasını dileriz.

Bu açıklama ile konuyu kapattığımızı, bu tür tali konularla uğraşmadığımızı, bileğimizin hakkıyla kazandığımız, tüm ülkenin "helal olsun", "yakıştı", "tertemiz" diye yorumladığı çifte şampiyonluğumuzun coşkusunu camiamızla ve taraftarımızla birlikte yaşadığımızı kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız."

Yazılan bu bildirinin altında Recep Demirkeser, Beşiktaş Taraftarı, Şenkardeşler Kıraathanesi, 15/06/09 yazmıyor. Malesef bu bildirinin altında, 106 yıllık maziye sahip olan, Beşiktaş Jimnastik Kulübü yazıyor.

Kulübün -kulüpten kastım Yıldırım Demirören yönetimidir.- bu ve benzeri her olay sonrası yaptığı hataları kendi üstünden atma çabası kabak tadı vermeye başladı artık. Del Bosque olsun Ertuğrul Sağlam olsun, Koray Avcı, Aydın Karabulut olsun her olay sonrası faturayı ödememek adına her türlü hareketi mübah sayıyor Yıldırım Demirören yönetimi. Her olayda karşı taraf haksız, her olayda Beşiktaş'ın hakkı yenmekte. Ancak olayların iç yüzü araştırıldığında farklı şeyler söylüyor tarih. Bu olayda haklı-haksız ayrımı yapmaktan ziyade kriz yönetimi incelenmeli. Beşiktaş nasıl davranmış Fenerbahçe nasıl davranmış. Fenerbahçeli olsamda ortada bir haksızlık olduğu zaman söylememezlik yapmam. Açık konuşmam gerekirse Mehmet Topuz transferi çoğu Fenerbahçeli gibi benim de içime sinmedi. Zaten gelmesini istemediğim bir futbolcunun(karakteri "0" numara , futbolculuğu "10" numara) takımımda forma giyecek olmasını pek hazmettim denemez.

Bu arada konuyu helal haram kısmına getirirsek, Beşiktaş Kulübü Yıldırım Demirören yönetimindeki dönemi kapsayan hesap defterinde çok kötü çuvallar. Hesap veremez, bence bu topa girmemeliler.

Aziz Yıldırım konusuna gelince, Aziz Yıldırım'ın bu tarz hareketlerini ilk kez Mehmet Topuz transferinde görmedik, o yüzden uzaylı görmüş köylü gibi şaşırmanın alemi yok. Bu tür transferler ne ilk olacaktır ne de son. O yüzden panik havası estirmeyelim, Türk basınına çıkardığı sonsuz malzeme için başta Mehmet Topuz olmak üzere, Süleyman Hurma, Aziz Yıldırım, Yıldırım Demirören, Recep Mamur ve Mehmet Özhaseki'ye teşekkür edelim.

Sunday 14 June 2009

Burun farkıyla gelen iade-i itibar


Buradan, 31 Mayıs'ta yazdığım yazının klasik tabirle "henüz mürekkebi kurumadan"; Turbo-Kafkaslı kapışmasında yeni bir boyuta geçildi. 28 mayıs perşembe günü Turbo, Kafkaslı'yı geride bırakmış ve 21. yarışını da zaferle noktalamıştı. O yarıştaki dikkat çekici bir şey; ikinci at konumundaki Kafkaslı'nın 1'e 30 veren, anlaması güç ganyanı'ydı.

İkilinin bir sonraki buluşması 13 Haziran 2009 Cumartesi günü gerçekleştirilen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Kupası Koşusu’nda oldu. Yine bilinen stiliyle Turbo yarışı önde götürdü, Kafkaslı ise geride.. Kafkaslı, son 50 metreye kadar yarışı bitirdi gözüyle bakılan Turbo'yu ayna önünde burun farkıyla geçmeyi başardı. Turbo 22'inci yarışında ilk kez geçildi. Kafkaslı ise bu kupayı üçüncü kez kazanma başarısını gösterdi.

Bu buluşmada ganyanlar da normale dönmüştü. ikinci at Kafkaslı 4.40'la yarışa girdi. Bir önceki koşuda anormalliğin ortadan kalktığı görüldü. Kafkaslı; kendisini 30 lira ganyanla yarışa sokanlara nasıl bir at olduğunu bir kez daha kanıtladı. Selim Kaya'nın muhteşem zamanlamasının da hakkını vermek lazım. Bakalım önümüzdeki günler bu ikiliye neler getirecek..


Yarışı izlemek için tıklayın