Friday 21 March 2008

Nad Al Sheba'ya yedili plase..

son 3 senenin Dubai Kahayla Classic koşusu galibi; madjani
Yılda yaklaşık 400 gün at yarışı yapılıyor ülkemizde..
Evet yanlış okumadınız 365 günde yaklaşık 400 yarış günü. Bu çılgınlık artık ülke sınırlarınıda aşmış durumda. TJK'nın sitesinde flaş haber olarak yer alan gelişme yarışseverlere şöyle duyuruldu;

TÜRK YARIŞÇILIK TARİHİNDE İLK KEZ YURTDIŞINDA DÜZENLENEN AT YARIŞLARINA YURT İÇİNDEN MÜŞTEREK BAHİS KABULÜ YAPILACAKTIR.

400 yarış günü, 7 hipodrom bize yetmedi, 29 Mart 2008 Cumartesi günü Dubai'de Nad Al Sheba Hipodromu’nda şansımızı deneyeceğiz.. 6lıları 6 milyon dolar ile dünyanın en büyük yarış ikramiyeli koşusu olan Dubai World Cup Koşusu için hazırlayacağız. İsmini söylemekte zorlandığımız atlara "yürü be-kim tutar seni!" diyeceğiz..

Enteresan günler bizi bekliyor, bekleyelim ve görelim.. Genelde taylar için söylenir ama; "Allah ayaklarımızı düz bastırsın"

Thursday 20 March 2008

Levent Yüksel


İlk albümde best of yapmak, yaptığı ilk işte çıtayı nirvana'ya koymak. Öyle yaparsan birdaha yakalayamazsın tabi...!
Başarının Arkasındakiler: Onno Tunç,Uzay Heparı,Fahir Atakoğlu,Sezen Aksu,Erdem Sökmen

Bu İşler Böyle Değildi Önceden


Birkaç gündür yazmaya yeltensem de aklıma konu gelmediğinden yazamıyordum taa ki Valencia - Barcelona maçı esnasında altyazı şeklinde diğer liglerden konuyla hiç alakası olmayan maçların sonuçları geçene dek. Eskiden bu işler böyle değildi artık hangi kanalı açarsak açalım kolay yoldan zengin olmayı bulmuş iddaaseverler yüzünden böyle anlamsız tacizlerle başbaşa kalıyoruz. Çocukluğumda avrupa futboluyla alakamız en fazla yılda 3-5 kere ingiltere ispanya italya liginden maç izlemekten ibaretti. Maç sonuçlarını pazartesi günü o da pazar gecesi oynanan maç baskıya yetiştiyse gazeteden öğrenmek, özetleri de Trt de Avrupadan Futbol da izlemekti. Daha sonra Eurosport çıktı ve kirlendi Dünya! Önce Avrupanın bütün liglerini oradan izlemeye daha sonra da şu an olduğu gibi dünyanın bütün liglerini izlemeye başladık. Kendi adıma konuşursam eğer o zaman top oynayan futbolculardan dolayı mı yoksa maç kıtlığından mı olsa gerek izlediğimiz maçlar daha zevkli gelirdi bana. Guardiola,Romario,Stoichkov'lu Barcelona'yı her hafta izleyemiyoduk belki ama izlediğimiz zaman bize epeyi bir süre yetiyordu o zevk. Keza Savicevic'li Van Basten'li, Milan için de aynı şey söz konusuydu. Avrupa liglerinin fikstürlerini bilmiyoduk ama en azından avrupa kupalarındaki eşleşmeleri bildiğimiz için o büyük maçlar için gün sayardık. Şimdi 10 yaşındaki çocuk bana Rosenborg'un son 5 iç saha maç sonucunu bile söyleyebiliyor. Artık herkes futbol biliyor, herkes 3-5-2,4-4-2,4-3-3'ten bahsediyor. Ama o zamanlar Guardiola pasını veriyordu Romario da golünü atıyordu ve gerisi gerçekten hikayeydi. Çocukluğumuza dair somut olan herşeyimiz bir bir elimizden gidiyor ama Allah'tan yaşadıklarımız bize kalıyor.