Saturday 19 April 2008

Dua



Tanrı kulları rahat etsin diye dünyaya durmadan güzellikler bahşeder. Yaptıklarını bizim için akıl almaz kılan ise o güzellikleri yenilemesidir. Yani hiç bitmez onun güzellikleri, sonu yoktur...

Biz bozarız bazen onları.. Michael Jackson kendi cörtleyenlerden.. Biz hiç bişey yapmadık. Sadece sevdik, dinledik, baştacı ettik. O yanlış anladı ama... Üzüldük..

Kullarının üzüldüğünü gören Tanrı sonsuz vericiliğini tekrar gösterdi ve bu sefer ten rengini değiştirmek istemeyecek, ağzı burnu düzgün, beyaz bir genci sundu; sesini kulağımıza, dansı ve tavırlarını gözümüze.. Ve aynı kalitede..


Onun canlı performansını ekrandan izlemek bile heyecanlandırıyor beni ki yakından izlesem Tarkan izleyen liseli kızlar gibi hissederim galiba..

Tanrım sen Justin Timberlake'i koru. Gerçi ben rahatım. O da cörtlerse bilirim ki sen zaten daha iyisini bahşedersin bu aciz müsikişinas kullarına...



Wednesday 16 April 2008

Cem Dizdar


Fanatiklik yapmayan futbola mantık çerçevesinde bakan , kazandığı noktada kaybeden için de üzülebilen , her şeyden önce sahada emek verenin hakkını veren spor yazarı. Böyle insanlar çoğaldıkça belki de vizyonumuz sahadaki hakem hatalarının ve yaratılan komplo teorilerinin ötesine geçer. son şaheseri ; http://www.ntvspor.net/Pages/22510.asp

Aluminados


"dünyanın yönetimi seçilmiş kişilere bırakılamayacak kadar önemlidir." gerçekten öyle midir? öyleyse buna karar verenler kimler? buna karar verenlerin gözünde benim önemim, bastığım halıdaki bakterinin benim için önemiyle eşdeğer. olaya bak; bende dünyanın benim etrafımda döndüğünü zannediyordum. ama ayşe hatun önal gibi sevgilim olsa takarmıyım ben o abileri. oynasınlar kendi dünyalarıyla. benim dünya'm bana yeter. o kadar! çok mu şey istiyorum ?

Tuesday 15 April 2008

Popçular Dışarı



Popüler kültür, bir yaşam tarzı, bir bakış açısı... İnsanın sahip olmak için çabalamasına gerek olmayan, tüketiciliğin hat safhada olduğu bi durum. Peki, neyi tüketir? Emeği, bilgiyi, görgüyü, saygıyı...


Pazar akşamı popüler bi futbol yorum yayını izliyorum.. Ziya Şengül abimiz saz arkadaşlarıyla beraber Kezman’ı yerden yere vurmakla meşgul... Bi ara daha önceki performansından örnekler verirken oynadığı takımları PSV, Chelsea, İspanya(?), Fenerbahçe diye saydı. Tamam PSV yi ve Chelsea yi babamızın oğlu gibi biliyoruz da bu ispanya ne ola ki? Neden “İspanya”? Adam Sırp. İspanya milli takımında oynayamaz. Haa o zaman la liga da bi takımdan bahsediyo abimiz. Hangi takım bu? Real Madrid , Barcelona, Valencia, falan olsa söylerdi; biliyodur zahar.. Eee adını söylemeyi mi bilmiyo, kelimelerin yazıldığı gibi okunduğu bi dil İspanyolca. Fransızcadaki gibi Bordeaux yazıp bordo da okumuyosun.. Cahil mi o zaman? Hayır. Gayet dolu bi abimiz (en azından vasatın üstünde)...

Be güzel abim desene “Atletiko Madrit” diye.. neden korkuyosun?

Senin o adını söylemediğin takım var ya, ne kupalar kaldırmış, ne başarılara imza atmış, dünya devleri Barça’ya, Real’e, Bayern’e (şampiyon kulüpler kupası), Independiente’ ye (kıtalararası) Galatasaray’a (!) karşı ne zaferler kazanmış... Bünyesinde ne oyuncular barındırmış dünyayı sallayan:

  • Luis Aragonés
  • Diego Simeone
  • Milinko Pantić
  • Abel Resino
  • Andoni Goikoetxea
  • Roman Kosecki
  • Bernd Schuster
  • Javier Irureta
  • Christian Vieri
  • Jimmy Floyd Hasselbaink
  • Germán Burgos
  • Fabricio Coloccini
  • Luciano Galletti
  • Celso Ayala
  • Demetrio Albertini
  • Cosmin Contra
  • Ariel Miguel Santiago Ibagaza
  • Santiago Solari
  • Quinton Fortune
  • Mateja Kežman
  • Fernando Torres
  • Martin Petrov
  • Kiko
  • Ruben Baraja
  • Luccin
  • Sergi Barjuan
  • Jesper Grønkjær
  • Demis Nikolaidis
  • José Mari

......

Adını, Atletico ile duyunca şaşıracağı belki de kimler var bizim bilmediğimiz ama amacı o an Kežman’ı yermek olduğundan bu dünya devini ispanya’daki herhangi bi takım olarak hissetti. Ne kadar acı ki para kazandığı sektörde, değerini tüm dünyanın bildiği, 9 la liga şampiyonluğu, 9 ispanya kral kupası, 1’er ispanya süper kupası, kupa galipleri kupası ve kıtalararası kupa sahibi, la ligada bazı istatistiki veriler açısından Barça’yı, Real’i bile geride bırakan, España'nın en köklü takımlarından olan; stadıyla ve kurulduğu bölgeyle eşsiz, renkleriyle tanıdık, maçlarındaki atmosferiyle ikinci ligde bile efsane bi takımı popüler kültür esaretinde es geçti. Ben üzüldüm. Ama bunu Ziya Şengül’den beklemediğimden falan değil tabi.

Hangi radyoda dinlediğimi hatırlamıyorum ama DJ in 20 senelik “Bu kalp seni unutur mu” adlı Fikret Kızılok şarkısını “Çelik’in o unutulmaz parçası geliyor şimdi...” diye sunması gibi bu...