Popüler kültürün tutkunu olduğumu her fırsatta belirtiyorum. Belli bir yaştan sonra 'farkındalık' yaşayan insanların burun kıvırarak alt kültür gözüyle baktıkları şeyleri izlemeyi seviyorum. Onlara inat olsun diye değil içimden geldiği için ve kimilerini sahiden sevdiğim için yapıyorum bunu.
Televizyonun aptal kutusu olarak
nitelendirilmesine zaman zaman karşı çıkıyorum ama buna rağmen
insanlara fazla bir şey katmadığı konusuna ben de iştirak
ediyorum.
Genel olarak son zamanlarda işim
gereği mesai saatlerinde haber ve spor kanallarını izlediğimden
gündüz kuşağı ürünlerini kaçırıyorum, geceleri de mecalim
kalmadığından televizyonda nevarneyok yakalayamıyorum.
Bugün izin günümdü ve gündüzümü
televizyonla geçirdim. Notlar tuttum. Ve biraz sevindim. Çok şey
kaçırmıyormuşum. Her şey bıraktığım yerde öylece
duruyormuş. Eğlenceyse eğlence, saçmalıksa saçmalık, dramsa
dram! Notlara geçelim.
Müzik kanalları arasında gezintide
fark edileceği üzere hep aynı klipler dönüyor. Yerli müzik
yayımlayan kanallarda biraz daha derli toplu klipler yayımlanıyor.
Yabancı müzik kanalları ise kati suretle çekilmiyor. Sürekli RnB
ve Hip Hop. Onun da en dinlenmez örnekleri var. MCM kalitesi
beklemiyoruz ama biraz özen gösterseler keşke.
Yerli kanallarda bugün Murat
Dalkılıç'ın 'Kader', Gülşen'in 'Seyre dursun aşk' ve Tan'ın
'İlk bilen sen ol' isimli şarkılarına defalarca maruz kaldım.
Dalkılıç'ın ve Tan'ın kliplerine
değinmezsem çatlarım. Önce Murat Dalkılıç. Şarkı biten bir
aşkın ardından yaşanan pişmanlığı konu alıyor. Hala
sevdiğini söylüyor ve o esnada 'o eski güzel günler'
gösteriliyor. Ama bir de ne görelim, 'eski sevgiliye ezada
bulundukları sözler' eski sevgiliyle beraber geçirilen en mutlu
anlarda beraber söyleniyor! Saçmalığa gel!
Tan'ın şarkısı da enteresan.
Düzenlemesi fena olmayan bir şarkı, klibi de projeleri genelde
'aparma' suçlamasına maruz kalan fotoğrafçı Mehmet Turgut
çekmiş. Bu şarkı da ayrılık temalı. Şarkının ilk mısrası
“İlk bilen sen ol biz ayrıldık”. Klipte de genç kızımıza
Tan tarafından gönderilen bir SMS'in okunması ilk saniyelerin
konuğu oluyor. SMS'te tabii ki ayrılık mesajı yazıyor: “İlk
bilen sen ol biz ayrıldık.” Daha saçması bulunana kadar en
saçması bu diyeceğim ama dehlizlerde ufak bir seyahat yapsak
anında buluruz. O yüzden bu topa girmeyeceğim.
Klipleri veriyorum isteyen izlesin
gözleriyle görsün diye. Yoksa beğendiğim anlamına gelmiyor.
Tan-İlk bilen sen ol
Murat Dalkılıç-Kader
Müzik kanallarından gündüz
kuşağında dizi yayımlayan kanallara geçelim. TRT yeni başlayan
Şubat dizisinin tekrarını veriyordu. Çok sarmadı açık
söyleyeyim. Ama Fox TV'de uzun zamandır yayımlanan 'Dinle Sevgili'
adında bir diziye rastladım. Köşede 'Final' yazıyordu. 5
dakikalık sekans bir daha o kanala dönmememi sağladı. Sahne şu:
Başrol oyuncumuz annesiyle beraber masada oturuyor ve kayıp olan
karısının nerede olduğuna dair beyin fırtınası yapıyor. O
arada polis olay yerine geliyor. Ve delikanlıya pembe bir kimlik
uzatıyor. El cevap: “Karım kimliğini mi kaybetmiş?” Aslında
bu soruyla kanalı değiştirmeliydim de merak ettim devamını.
Polis: “Hayır efendim. Böyle bir haberi ben vermek istemezdim ama
karınızın cesedi bu sabah Sarıyer sahilinde bulundu.” Neyse
bulunmuş en azından dedim ve geçtim.
Ve günün en beklenen dilimi: Esra
Erol'da evlen benimle. Gündüz kuşağı eş bulma programları en
kurgusal görünse de zaman zaman en 'sahici' tepkileri içerisinde
barındırabiliyor.
Şans eseri bir tanesine bugün denk
geldim. Önce bilmeyenlere tarif vereyim. Bu programda kadınlar ve
erkekler nasıl bir eş istediklerine dair listeyi belirleyip
kendilerine ayrılan yere geçiyorlar. Telefonla katılanlar da
“Filanca özellikleri olan kişiye ben talibim” diyerek o kişiyle
konuşmaya başlıyor. Anlaşma olursa ertesi gün stüdyoda
buluşuluyor.
İşte 'vuslat'a erilene kadar o
kişilerin arayışları stüdyoda devam ediyor. Tribün gibi
oturuyorlar. Bugün çarpıcı bir sahne yaşandı. Normal seyrinde
ilerleyen programda sarışın bir kadın ağlamaya başladı. 'İçin
için ağlıyor' denen cinsten. Sunucu sordu neyin var diye başladı
anlatmaya: “Bizler burada hepimiz çok yalnızız.” Devamını
hıçkırıklara boğularak söylediği için anlayamadım.
Sunucu Esra Erol, konuğu nefes alsın
diye stüdyo dışına çıkarırken 'dram pornosu' yapmayı ihmal
etmedi. “Sen çok üzüldün istersen Ahmet Abi'ye de bir sarıl'”
talimatını verdi, orkestra acı acı çaldı. Reklamlara gittik.
Dönüşte ben de yoktum zaten.
Bütün bunlar yaklaşık 2 saat
içerisinde gerçekleşince anladım ki ciddi anlamda bir açıkhava
tımarhanesinde yaşıyoruz Türkiyeliler olarak. Şikayetçi miyiz
peki? Maalesef değiliz.
No comments:
Post a Comment