Thursday, 5 May 2011

Braga; kuzey Portekiz'den gelen yiğit

Bu sezon Avrupa Kupalarının yıldızı ne Barselona ne Real Madrid ne Manchester United ne de Porto. Portekiz takımlarının damga vurduğu kupa iki'de, finalde Porto ile eşleşen Braga, bu sezonun Avrupa'da parlayan yıldızı oldu.

Braga'nın hikayesi aslında hem uzun hem kısa. Çok gerilere gitmeden filmi 2008'den itibaren oynattığımızda tüm hikayeyi kolayca anlayabiliriz. Bizim tv'lerde yayınlanan yerli diziler gibi, neresinden başlarsan başla hikaye "anlaşılma garantili".

2008-2009 sezonu'nda Jorge Jesus yönetiminde İntertoto kupasından gelip, Uefa kupasında son 16 turu oynayan Braga, bir sonraki sezon bu başarının tesadüf olmadığını kanıtlayacaktı. Jorge Jesus Benfica'nın başına geçerken, Jesus'dan boşalan koltuğa da çiçeği burnunda hoca Domingos Paciencia oturuyordu. 2009-2010 sezonu tam anlamıyla Halef - Selef mücadelesi oldu. Selef rolü üstlenen Jorge Jesus Benfica'yı beş puan farkla Braga'nın önünde lig şampiyonluğuna taşıdı. Braga, koca sezonda ikinci basamaktan aşağı düşmedi. Kuzey Portekiz temsilcisi 18 hafta ilk basamakta kaldı, 12 hafta da ikinci sırada. İkincilik, Braga'nın lig tarihindeki en iyi derecesiydi.

Sırada Şampiyonlar Ligi vardı ve üçüncü elemede Celtic'i deviren Braga, play-off'ta da Sevilla'yı -hem de iki maçta da yenerek- saf dışı bırakıp, devler ligi gruplarına adını yazdırdı. Braga, H grubunda Shakhtar Donetsk ve Arsenal'in ardından üçüncü oldu, karnesine bir de Arsenal galibiyeti yazdırdı. Bu sırada Benfica da Şampiyonlar Ligi grubunda üçüncü oldu ve iki ekibin Avrupa kupası macerası kupa iki'ye taşındı.

Braga, kupa iki'de sırasıyla; Lech Poznan, Liverpool ve Dinamo Kiev'i eleyip yarı finalist oldu. Bu üç maçta dört gol atan Braga, kalesinde sadece ve sadece iki –rakamla 2- gol gördü. Bir Porto efsanesi, 1996 yılının Portekiz ligi gol kralı Domingos Paciencia'nın takımı Avrupa'ya, hatta Dünya'ya savunma dersi veriyordu. Bu esnada Jorge Jesus ve ekibi de önce Stuttgart'ı sonra Paris Saint Germain'i sonra da Psv'yi eleyip, yarı finalde Braga'nın rakibi oldu. Benfica bu üç tur'da 13 gol atıp, altı gol yedi ve Braga'nın tam tersi bir görüntü çizdi.

Peki Avrupa Kupalarında bunlar olurken lig'de neler yaşanıyordu? Avrupa kupasında bu kadar çok maç oynamaya alışık olmayan Braga, lig'de sıkıntılı günler geçirdi ve bir ara onuncu sıraya kadar geriledi. Benfica ise uzun süre lider Porto'yu takip etti ama Porto'nun puan kaybetmeye niyeti olmadığını görünce her geçen hafta teslim bayrağını biraz daha yukarı çekti.

Ve Avrupa Ligi'nde beklenen buluşma geldi çattı. İlk maçın evsahibi Benfica'ydı ve 2-1 kazanıp, rövanş için az da olsa bir avantaj yakaladı. Çünkü şimdi Braga gol atmak zorundaydı ve bu, oyun anlayışı kontra ataklar üzerine kurulu Braga için sıkıntılı bir durumdu. Ama rövanşta Braga golü erken buldu ve roller değişti. Artık Braga en iyi yaptığı şeyi yapmaya çalışacaktı: savunma. Aslında Benfica da öyle. Onların gücü hücum futbolundan geliyordu. Ama Halef, bu sefer Selef'ten rövanşı aldı. Maç 1-0 bitti ve tabiri caizse Avrupa Kupalarının çömezi Braga adını finale yazdırdı.

Finalde rakip, Braga'nın bir başka yakın tanıdığı Porto olacak. Braga kupayı alır ya da almaz ama bu sezon Avrupa kupalarında "gönüllerin şampiyonu" oldu bile. Lig'de ne mi oldu? Onuncu sırada, sıkıntılar içinde bıraktığımız Braga üçüncü sıraya kadar yükselmeyi başardı ve seneye Avrupa Ligi'ne play-off turu'ndan başlamayı garantiledi. "En heyecanlı yeri" 2008'de başlayan Braga hikayesi bakalım nasıl devam edecek?

No comments: