Heyecanın tırmandığı ve Çek Cumhuriyeti maçını izlerken çok büyük efor sarfetmemizle birlikte artık yorulmaya bile başladığımız bu günlerde turnuvanın önemli bir denetim noktasını (checkpoint) da geride bırakıp, bir başkasına doğru hızla yol almaya başladık. Ne güzeldir ki hala bu yarışın içindeyiz.
Dünya kupası finalisti Fransanın ve son şampiyon Yunanistanın evlerine döndüğü, evsahipleri Avusturya ve İsviçre yi Türklerin bile kurtaramadığı, Almanya ve İtalya gibi favorilerin gruplarından beklenenden daha zor çıktığı turnuvada iki maçı da geriden gelip kazanmamız bir "Artık bizi de önemseyin" haykırışı oldu ve Avrupa galiba sesimizi duydu. Ama sadece sesimizi duyan, ne dediğimizi pek anlamayan Avrupaya, Kravatları yenerek bu konuda kararlı olduğumuzu gösterebileceğimize inanıyorum.
Turnuvanın engüzel forması meselesine de fena sarmış bulunmaktayım. Bayraklarında kırmızı olan 14 ülkenin katıldığı 16 ülkelik şampiyonada ağırlığın bu renkte olması nedeniyle, ana renkleri kırmızı olmayan formalar daha bi çekici geldi bana. Tff nin değiştirmek için sözleşmenin biteceği eylül ayını beklediği tüyosunu aldığım bizim turkuaz-beyaz forma hariç.. Almanya forması, zengin duran beyazın üstüne öyle sıradan bir motif gibi koyulan almanya bayrağı yüzünden baya bi hoşuma gitmişti ama aslında Dün Rusyanın güzel bi oyunla devirdiği İsveçin bu turnuvada görmediğimiz lacivert bi forması var ki, formanın hası...
Hepsinden çok, Innsbruck dün tarihi bir gün yaşadı. Tivoli Neu stadı gökyüzüne daha bi yakındı dün gece . Rus ve İsveçli taraftarların olduğu tribünlerden maç mı izlenir, sorarım size...
2 comments:
göbeğinde zlatan yazanı ben aldım. ljungan yazan hanımkızı da sana bırakıyorum.
sen çok adil bi adamsın vesselam.. yerim ben onu...
Post a Comment